29 Ocak 2021 Cuma

İşe girişlerde hazırlanan özlük dosyası içeriğinin iş güvenliği kanunları kapsamında değerlendirilmesi


İşverenlerin işbaşı yaptıracakları personeller için, 10.06.2003 tarihinde Resmî Gazete de yayınlanan 4857 sayılı İş Kanunu ile, özlük dosyaları oluşturmaları zorunluluğu getirilmiştir. Bu gereklilik İş Kanunu’nun 75. ve 104. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre işverenler bu kanun ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kayıtları saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorundadır.

İş Kanunu’nun işçi özlük dosyası başlıklı 75. maddesi şu şekildedir: “İşveren çalıştırdığı her işçi için bir özlük dosyası düzenler. İşveren bu dosyada, işçinin kimlik bilgilerinin yanında, bu kanun ve diğer kanunlar uyarınca düzenlemek zorunda olduğu her türlü belge ve kayıtları saklamak ve bunları istendiği zaman yetkili memur ve mercilere göstermek zorundadır. İşveren, işçi hakkında edindiği bilgileri dürüstlük kuralları ve hukuka uygun olarak kullanmak ve gizli kalmasında işçinin haklı çıkarı bulunan bilgileri açıklamamakla yükümlüdür.”

İş Kanunu 104. Maddesinde yer alan idari para cezaları hakkındaki açıklamamalarda 75. Madde kapsamında özlük dosyası hazırlamayanlar için para cezası uygulanacağı belirtilmektedir. Ayrıca özlük dosyasının ibraz edilmemesi durumunda; 5510 sayılı yasa gereğince idari para cezaları uygulanmakta ve bu para cezası miktarları işyerinin defter tutma yükümlülüğüne göre değişmektedir.

Bununla birlikte İş Kanunu’nun 10 maddesi, en çok 30 iş günü süren işlere süreksiz işler olarak tanımlamış, bu işlerde yapılan iş sözleşmelerinin özlük dosyası oluşturma zorunluluğunu içermediğini, bu kapsamdaki işlerde Borçlar Kanunu’nun uygulanacağını belirtmektedir.

İşçi özlük dosyası her işçi için ayrı düzenlenmesi gerekmektedir. Özlük dosyası düzenlenmeyen her işçi için ayrı ayrı idari para cezası söz konusu olacaktır.

Özlük dosyası içeriğinde aşağıda belirtilen belgeler yer almaktadır:

İşçiye ait kimlik belgeleri: Kimlik fotokopisi, adli sicil kaydı, askerlik durum belgesi, ikametgâh, resim, aile durum bildirim formu, evlilik cüzdan fotokopisi, iş başvuru formu, özgeçmiş, mülakat değerlendirme formu, yabancı işçiler için çalışma izin formu, Eski hükümlü veya terör mağduru ise bunla ilgili belgeler, işçi rızası (fazla çalışma, geçici görevler vb.) için belgeler vb.

Eğitim ile ilgili belgeler: Diploma, mesleki eğitim belgesi, mesleki yeterlilik belgesi, çalışma/hizmet belgesi, yapacağı iş ile ilgili eğitim katılım sertifikaları, varsa diğer sertifikalar, işçilerin, iş sağlığı ve güvenliği, mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler ve yasal hak ve sorumluluklar konusunda bilgilendirildiklerine dair yazı.

Sağlık ile ilgili belgeler: Sağlık tetkikleri, aşı ve kan gurubu kartı, işe başlama periyodik sağlık raporu, periyodik sağlım muayene raporları, engelli ise sağlık raporu, doğum izni, çalışabilir/çalışamaz raporları, emzirme izni dilekçeleri, varsa iş kazası tutanak ve kayıtlar

İş ile ilgili resmî belgeler: İşe giriş ve işten ayrılış belgesi, İş sözleşmesi, ibraname ve ihtarnameler, haklı fesih varsa bu durumu kanıtlayan belgeler, istifa dilekçesi veya fesih bildirimi, işçi hakkında yapılan tüm yazışmalar ve tutulan kayıtlar, işçiye ait bordrolar ve ödemeye ilişkin belgeler, ücretsiz izinler ve yıllık ücretli izin ile ilgili dilekçe, form ve cetveller, kıdem ve ihbar tazminatı bordroları, maaş bordroları , teslim edilen araç gereçler var ise bunların zimmet belgesi, sigorta olaylarında yapılması gereken idari işlemlere ilişkin (iş kazası tutanağı, iş kazası bildirimi vb.) belgeler

Bu evrakları değerlendirirsek eğer, işçinin işe giriş bildirgesi bulunması zorunludur. Bu zorunluluk 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4. Maddede sigortalı sayılanlar, madde 7 de sigortalılığın başlangıcı ve madde 8 de ise sigortalının kuruma (SGK) bildiriminin yapılmasının gerekliliğini belirtmektedir. Bu maddeler açıkça işçinin sigortalı olmasını yasal güvence altına almaktadır.

İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili belgelerde; firmanın tehlike sınıfı ve çalışan sayılarına göre işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurma, iş güvenliği birimi kurma veya dışarıdan hizmet alma şeklinde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili uygulamaları yerine getirmekle yükümlüdür (6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, madde-6; 28512 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği, Madde-5). Bu nedenle gerek iş yeri hekimleri gerekse iş güvenliği uzmanları firma adına atanmış ve İSG-Kâtip uygulaması üzerinden onaylanmış olması gerekmektedir. Sağlık raporu ve İSG eğitim belgelerinin geçerliliği konusunda firmanın yasal atanmış personelinin kontrolü ve onayının gerekliliği söz konusudur.  

Sağlık ile ilgili belgelerde ise; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 15. Maddesi gereği işverene sağlık gözetimini zorunlu kılmıştır. Bu kapsamda tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılamayacağı, bazı hallerde (işe giriş, görev yeri değişikliği, iş kazası veya uzun süre işten uzak kalma durumu vb.) sağlık gözetimlerinin yenilemesi, çalışanların yapacakları iş göz önünde bulundurularak sağlık gözetiminde bulundurulması gibi konuları belirtmektedir. Aynı maddenin 3. Fıkrasında ise kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporlarının işyeri hekimince hazırlanacağı, 50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabileceği belirtilmektedir. Ayrıca sağlık belgelerinin kişisel veri kapsamında gizli tutulması gerektiği de açıkça ifade edilmektedir. Bu noktada sektörel çalışmalarda bazı sıkıntıların oluşabileceğini belirtmek isterim. Geçici görevlendirmelerde sağlık raporlarının paylaşılmasının doğuracağı kişisel veri korunamaması tehlikesi birde firma faaliyet sicil koduna (NACE kodu) göre belirlenen tehlike sınıfının görev yapmak için gidilen firmanın tehlike sınıfı ile uyuşmaması, çalışanlardan yeniden tetkik talep edilmesi gibi durumlarla karşılaşılabilmektedir.

 

İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik’in 9.maddenin 2-c-3 bendine göre: Çalışanın kişisel özellikleri, işyerinin tehlike sınıfı ve işin niteliği öncelikli olarak göz önünde bulundurularak uluslararası standartlar ile işyerinde yapılan risk değerlendirmesi sonuçları doğrultusunda; az tehlikeli sınıftaki işlerde en geç beş yılda bir, tehlikeli sınıftaki işlerde en geç üç yılda bir, çok tehlikeli sınıftaki işlerde en geç yılda bir, özel politika gerektiren grupta yer alanlardan çocuk, genç ve gebe çalışanlar için en geç altı ayda bir defa olmak üzere periyodik muayene tekrarlanır. Ancak işyeri hekiminin gerek görmesi halinde bu süreler kısaltılır.” İfade edilmekte ve yetkiyi işyeri hekimine devretmektedir.

Eğitim ile ilgili evraklarda ise, öncelik olarak çalışanların okur yazar özelliğe sahip olması hem eğitimlerde anlama, algılama ve kavrama açısından önemliyken saha içerisinde de işaret ve uyarıları anlama, fark etme ve uygulama adına önem arz etmektedir. Zorunlu İlköğrenim Çağı Dışında Kalmış Okuma yazma Bilmeyen Vatandaşların, Okur – Yazar Duruma Getirilmesi veya Bunlara İlkokul Düzeyinde Eğitim- Öğretim Yaptırılması Hakkında Kanun’un 6.maddesi işverenleri okur-yazar olmayan personellerinin eğitimlerini aldırması gerektiği yönünde uyarmaktadır. Yasal bir durumda işçinin okuma bilmediğini ve kağıtları imzalamam gerektiği söylendi şeklindeki ifadelerde işverenin zor durumda kalmasına sebep olabilecektir. Ancak okuma yazma bilmeyen personelin attığı imzanın kendisini bağlayacağı yönünde Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2012/3328 E. 2012/8399K. Sayılı kararında ifade edilmektedir.

İşe girişlerde firmanın sigorta sicilinde yer alan faaliyet gurubuna göre (az tehlikeli, tehlikeli veya çok tehlikeli) mesleki eğitim veya mesleki yeterlilik belgeleri alınmasını zorunlu kılmaktadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 17. Maddesi çalışanların eğitimiyle ilgili hususları içermektedir. 17.maddenin 3. Fıkrasında: “Mesleki eğitim alma zorunluluğu bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde, yapacağı işle ilgili mesleki eğitim aldığını belgeleyemeyenler çalıştırılamaz.” İbaresi yer almaktadır. Buda eğitim zorunluluğunu ortaya koymaktadır. 6645 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 74.maddesi ile 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu’nda değişiklik yapılarak: “Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup, Kurumca standardı yayımlanan ve Bakanlıkça çıkarılacak tebliğlerde belirtilen mesleklerde, tebliğin yayım tarihinden itibaren on iki ay sonra bu Kanunda düzenlenen esaslara göre meslekî yeterlilik belgesine sahip olmayan kişiler çalıştırılamaz. 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’na göre ustalık belgesi almış olanlar ile Millî Eğitim Bakanlığına bağlı meslekî ve teknik eğitim okullarından ve üniversitelerin meslekî ve teknik eğitim veren okul ve bölümlerinden mezun olup, diplomalarında veya ustalık belgelerinde belirtilen bölüm, alan ve dallarda çalıştırılanlar için meslekî yeterlilik belgesi şartı aranmaz.” şartı getirilmiştir. Bu kapsamda şu anda 143 branşta MYK zorunluluğu bulunmaktadır. 28706 sayılı Tehlikeli ve Çok Tehlikeli Sınıfta Yer Alan İşlerde Çalıştırılacakların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmelik’te yayımlanmış çizelgede yer alan işlerde çalışacakların, işe alınmadan önce, mesleki eğitime tabi tutulmalarının zorunlu olduğu belirtilmektedir.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 17. Maddesi 1. Fıkrasında “İşveren, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini almasını sağlar. Bu eğitim özellikle; işe başlamadan önce, çalışma yeri veya iş değişikliğinde, iş ekipmanının değişmesi hâlinde veya yeni teknoloji uygulanması hâlinde verilir. Eğitimler, değişen ve ortaya çıkan yeni risklere uygun olarak yenilenir, gerektiğinde ve düzenli aralıklarla tekrarlanır” ibaresi yer almaktadır. Bu madde ile çalışanların İSG eğitimleri almaları düzenlenmektedir. Ayrıca 28648 sayılı Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, İSG eğitimi için işverene sorumluluklar yüklemiş, eğitimlerin planlanması gerçekleştirilmesi ve belirli aralıklarla tekrarlanması hakkında açıklamalar yapmıştır.

5510 sayılı Kanuna göre belge saklama süresi, belgenin ilgili olduğu yılı takip eden yılbaşından başlamak üzere on yıl, kamu idarelerinde ise otuz yıldır. İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatına göre ise işçinin kişisel sağlık dosyalarının 15 yıl saklanması gerekmektedir. İşçi özlük dosyasındaki belgelere göre saklama sürelerine dikkat etmek gerekmektedir.

Özlük dosyası, özellikle iş kazası ve meslek hastalığı gibi sigorta olaylarında işverenin yükümlülüklerinin zamanında ve doğru şekilde yerine getirilip getirilmediğinin ispatını sağlar.

Ayrıca işe giriş-çıkış, kıdem ve ihbar tazminatı, gece çalışması, fazla mesai gibi hususlarda ortaya çıkan uyuşmazlıklarda taraflar açısından önemli bir ispat vasıtasıdır.

Özlük dosyalarının oluşturulması, kullanılması ve muhafazasında, kişisel verilerin elde edilmesi ve korunmasına yönelik hususlara dikkat edilmelidir.

İşçi özlük dosyasının işçinin işe girişi, devamı ve sona erdiği sürece tutulması; işverence hem yasal yükümlülüklerin yerine getirilmiş olması hem idari para cezası yaptırımına maruz kalınmaması hem de iş davalarında ispat yükünün çoğu zaman işverenin üzerinde olduğu göz önüne alınarak ileride doğabilecek bir uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında ispat kolaylığı sağlaması bakımından şarttır.

10 Ocak 2021 Pazar

Bıçak Bakım ve Kullanma Talimatı

 Mutfak çalışanları için hazırlamış olduğum "Bıçak Bakım ve Kullanma Talimatı" dır. 


Bağlantı linki: https://drive.google.com/file/d/1ypGPybG9gspZWbPkng4uaJk41Uep4Gqh/view?usp=sharing

* Not: Bilgilerin güncelliğini, uygunluğunu kontrol ve takip ediniz.






19 Aralık 2020 Cumartesi

 Handan DURMUŞ tarafından hazırlanmış olan " Çay Endüstrisinde İş Sağlığı ve İş Güvenliği açısından Risk Değerlendirmesi " konulu İş Güvenliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans tezidir.


Dosyaya ekteki linkten ulaşabilirsiniz.




ÖZET:

Bu çalışmada bir çay fabrikasında 29.12.2012 tarihli 28512 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği” kapsamında iş sağlığı ve güvenliği açısından risk değerlendirmesi ve çalışanların güvenlik kültürü algısının değerlendirilmesi için ön anket çalışması yapılmıştır. Risk değerlendirme metodu olarak Fine-Kinney kullanılmıştır. Fine Kinney metodu ile tespit edilen tehlikeler arasında, tüm sektörlerde karşılaşılabilecek genel tehlikeler için ayrıca Hata Türleri ve Etkileri (FMEA) risk analiz metodu da kullanılmıştır. Risk değerlendirmesi yapmadan önce tehlikelerin tanımlanması için çalışma ortamı, çalışanlar ve iş yerine ilişkin bazı bilgiler toplanmıştır. Bu bilgilerin içerisinde işyerinde yürütülen faaliyetler ile iş ve işlemler, üretim süreç ve teknikleri, kullanılan iş ekipmanları ve maddeler, atıklar ile ilgili yapılan işlemler yer almaktadır. Daha önce yaşanmış iş kazası, ramak kala olay ve meslek hastalıkları ile ilgili kayıtlar çalışmaya yön göstermiştir. Bununla beraber ortamın ve kişisel maruziyet düzeyi ölçümleri ile acil durum planları bu çalışmaya katkı sağlamış önemli unsurlardır. Toplanan bu bilgiler ışığında tehlikeler tanımlanıp, Fine Kinney ve FMEA metodolojisi kullanılarak risk değerlendirmesi yapılmıştır. Fine-Kinney yöntemi ile 47 tane tehlike tespit edilmiştir ve hataların 40 tanesi FMEA ile yeniden değerlendirilmiştir. Sonrasında belirlenen riskler için gerekli düzeltici önleyici faaliyetler ĠĢ Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği Madde 10‟da belirtilen risk kontrol adımları kullanılarak saptanmıştır. Ön anket çalışması ile 23 çalışana ulaşılmış, elde edilen veriler SPSS programında değerlendirilmiştir. Sorular, çalışanların ve işverenin güvenlik kültürü algısı ve çalışma ortamı olarak üç gruba ayrılmıştır ve gruplar arasında anlamlı bir farklılığa ulaşılamamıştır.

Çay fabrikasında yapılmış olan bu risk değerlendirmesi ve ön anket çalışmasının akademik alana katkı sağlaması planlanmaktadır. Böylece ülkemizde isthidam oranı yüksek olan bir sektörde iş kazaları ile meslek hastalıklarının önüne geçilmesi için öncü bir çalışma olması beklenmektedir.



ABSTRACT:

The aim of this study is to conduct an occupational health and safety risk assessment in a tea factory in the scope of "Regulation on Occupational Health and Safety Risk Assessment" which is dated 29.12.2012. Additionally, a survey was conducted among the workers in order to reveal safety culture perception of employees. For risk assessment, Fine-Kinney Methodology was used. Among the hazards identified with the Fine Kinney method, Failure Mode and Effects Analysis (FMEA) method was also used for general hazards that can be encountered in all sectors. Prior to the risk assessment, some information on the working environment, employees and the workplace were collected. Furthermore, the activities carried out in the workplace and the processes related to work and operations, production processes and techniques, used equipment and materials, processes related to waste were also included for hazard identification information. Records of previous occupational accidents, near misses and occupational diseases have outlined this study. In addition, environmental and personal exposure level measurements and emergency plans were important elements that contributed to this study.

In the light of the gathered information, hazards specific to the factory were identified and risk assessment was conducted. 47 hazards were detected with the Fine-Kinney method and 40 of them were re-evaluated with FMEA method. The necessary corrective and preventive actions for the identified risks were determined using the risk control steps specified in Article 10 of the Occupational Health and Safety Risk Assessment Regulation.

With the preliminary survey study, data were obtained from 23 employees and evaluated in the SPSS program. The questions were divided into three groups; work environment, perception of the safety culture of the employees and the employer. Among the responses, no significant difference between these groups was observed.

This risk assessment and preliminary survey study conducted in the tea factory in Turkey is planned to contribute to the academic field. Thus, it is expected to be a pioneering work in order to prevent occupational accidents and occupational diseases in a sector with a high employment rate in our country.

13 Aralık 2020 Pazar

YÜKSELTİLEBİLİR ÇALIŞMA PLATFORMU (MANLİFT; Makaslı ve Eklemli Tip) TALİMATI

 Çalışma alanlarında kullanılan manliftler için hazırlanmış olan talimattır. 


Bağlantı linki: https://drive.google.com/file/d/1b-0L7I17yOCMDdifmqzto_OqFzjo7TVb/view?usp=sharing

NOT: Bu çalışma genel olarak derlenmiştir. Sahanızdaki manliftler için modelin kullanma kılavuzunu baz almanız ve talimatı ona göre derlemeniz önem arz etmektedir.

8 Aralık 2020 Salı

Hat Işığı - ANDON - (行灯)

 Görsel yönetim araçlardan biri olan ANDON hakkında hazırlanmış bir yazıdır.




Bağlantı linki: https://drive.google.com/file/d/1TdjWvKYI8cNGgXKuyuXEaou-S6d7dPf9/view?usp=sharing

* Size ait olduğunu düşündüğünüz bir bilgi varsa, kaynakça kısmına ilave edilmek üzere lütfen irtibata geçiniz.

24 Ağustos 2020 Pazartesi

GIDA ÜRÜNLERİ ÜRETİMİNDE HİJYEN KAVRAMINA FARKLI BİR BAKIŞ

 Turgay PARLAK tarafından hazırlanmış olan "GIDA ÜRÜNLERİ ÜRETİMİNDE HİJYEN KAVRAMINA FARKLI BİR BAKIŞ " konulu Derleme Makalesidir.




ÖZ:

Temizlik hijyenin temeldir. İlk olarak insanla başlar ve kişisel hijyeni oluşturur. Aile ortamında öğrenilen bu temizlik alışkanlıkları, zamanla şekillenerek (okul, çevre vb.) belirli bir düzene oturur ve rutin davranış halini alır. Kişisel hijyen uygulamaları, gıda ürünleri imalatında gıda güvenliği (gıda hijyen ve sanitasyonu) uygulamalarının önemli bir adımını oluşturur. Gıda güvenliği, ham madde temininden, tüketicilerin ürünü tüketmesi aşamasına kadar olan süreçlerde en önemli kalite kriterlerinden biridir. Gıda güvenliğinin sağlanması için yapılan teknik ve teknolojik uygulamalar güvenilir, kaliteli ve sağlıklı gıda ürünlerinin elde edilmesinde önemlidir. Gıda güvenliğinin yanı sıra, faaliyetler esnasında korunması gereken diğer önemli unsur çalışanlardır. Çalışma ortamının güvenli hale getirilmesi ve çalışanların sağlıklarının korunması adına iş hijyeni uygulamaları devreye girmektedir. Birbirinden farklı gibi gözüken bu üç ifade esas itibariyle birbirini içeren, tamamlayan özelliğe sahiptir. Hepsinin temel unsuru insandır. Kişisel hijyen toplumun temel taşı olan bireyin sağlığını korunması için önemlidir. Gıda hijyeni tüketici olarak insanın sağlığını korumayı amaçlar. İş hijyeni ise üretici yani çalışan olarak insanın sağlığının korunmasını hedefler.
Bu çalışmada hijyen; kişisel hijyen, gıda hijyen ve sanitasyonu (gıda güvenliği) ve iş hijyeni olarak üçe ayrılmış ve ayrıntılı olarak tanımlamaları yapılmıştır. Ayrıca kişisel hijyen, gıda hijyen ve sanitasyonu (teknik ve teknolojik uygulamalar, gıda güvenliği ile bağlantılı standart ve kalite yönetim sistemleri, gıda güvenliği üzerine etkili diğer hususlar, vb.) ve iş hijyeni için yapılan uygulamalar hakkında bilgilendirme ve değerlendirmeler yapılmıştır. 

29 Mayıs 2020 Cuma

TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİNDE ÇALIŞANLARDA NİKOTİN MARUZİYETİ

Kübra KARAKAŞ, İbrahim BULDUK ve Fatıma ÖZDEMIR tarafından hazırlanmış olan "TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİNDE ÇALIŞANLARDA NİKOTİN MARUZİYETİ" konulu Araştırma Makalesidir.


ÖZ:


Bu çalışma kapsamında ülkemiz tarım sektörü tütün yetiştiriciliğinde çalışanlar tütün yapraklarının işlenmesi sürecinde nikotine maruz kalmaktadır. Tütün yapraklarının işlenmesi sürecinde tozlaşma meydana gelmekte ve bu tozlarda bulunan nikotine çalışanlar soluyarak maruz kalmaktadır. Bunun dışında çalışanların ciltlerine tutunan tozlar yağmur, çiy ve terde bulunan suyla birleşerek ciltten emilim yoluyla vücuda girmektedir. Nikotin solunması ve ciltten teması halinde toksik etki göstermekte öldürücü olabilmektedir. Vücutta belli bir doza ulaşınca zehirlenme belirtileri baş göstermekte ve Yeşil Tütün Hastalığı oluşmaktadır. Maruziyet risklerini bertaraf etmek için kişisel koruyucu donanım kullanılmalıdır. Çalışmada Yeşil Tütün Hastalığı gibi birçok rahatsızlığa neden olan nikotinden kaynaklanan riskleri yok etmek ya da kabul edilebilir seviyeye indirmek için alınabilecek korunma tedbirleri tespit edilecektir.